Bizim için hocaların hocası Dr Jason Fung’in yazdığı The Obesity Code, The Diabetes Code ve son olarak The Cancer Code kitaplarının özetini vererek başlayayım şu kısa yazıma.
“İnsülinini kontrol eden kilosunu kontrol eder”.
Yazıyı bitti; dağılabiliriz arkadaşlar…..
Hala kalıp ısrarla okumak isteyenler için şu konuyu en basit şekli ile, biraz da izniniz olursa, halk ağzı ile anlatayım.
Ağzımıza her lokmayı attığımızda kan şekerimiz yükseliyor. Öyle ki, bu yediğimiz şeyin sağlıklı veya sağlıksız olmasının şu noktada bir önemi yok. Izgara tavuk ta yeseniz, bir dilim baklava da, kocaman karışık bir salata da yeseniz, bir tantuni de…. O kan şekeri yükselecek. Yükselmek zorunda. Çünkü insan olarak bu şekilde tasarlanmışız.
Şimdi, madem ne yersek yiyelim, kan şekeri yükseliyor, o zaman sağlıksıza devam diyebilirsin. Fakat önce dinle!
İnsan vücudunda averaj olarak 5-6 litre arası kan var. Ve bu kanda, ister inan, ister inanma, 4 gram kadar şeker bulunmakta. Şimdi bu şeker ağırlığına, bir çay kaşığı kadar daha şeker eklerseniz, tıp dilinde “Tıp 2 diyabet hastası” oluveriyorsunuz.
Korkunç değil mi?
Lakin vücudumuz o kadar da tel maşa bir tasarım değil!
Kan şekerimiz yükseldiği anda vücudumuzun en önemli hormonu olan insülin hormonu devreye giriyor. Pankreasa giden emirle, üç aşağı 5 yukarı aşağıdaki sohbet gerçekleşiyor.
Vücut: Eleman yemek yedi, kan şekeri yükseliyor. Acilen insülin yolla!!!
Pankreas: Daha 2 saat önce yemişti, henüz acıkmadı bile, neden tekrar yemek yiyor?
Vücut: Ben onu sorgulamıyorum, ki zaten açlıktan yediği de yok; Gözünü açtığından beri sürekli atıştırıyor. Sana sebebini açıklamak zorunda da değilim; senin görevin insülin pompalamak. Hadi yolla!
Pankreas: Sen bana açıklamak zorunda değilsin ama madem benim görevim bu insülin ile hücrelerin kapısını açmak ve o yoğun şekeri enerjiye dönüşmesi için hücrelerin içine yollamak” o zaman bir zahmet bana da danışın. Günde 20 posta insülin salgılatıyorsunuz. Olmaz ki kardeşim!
Vücut: Şu anda gevezeliğin zamanı değil, bak yine tatlı yedi, üstelik bol da nişasta aldı. Kan şekeri uçuşta, çabuk insülin yolla!
Pankreas: Tamam, yolluyorum ama bilesin… bu yolladığım anahtarlar (insülin) son zamanlarda hücrelerin kapısını açmamaya başladı. Bildiğin, kapıları açmamak için direnç gösteriyorlar. Zaten günde 20 kere “AÇIN KAPIYI!” dersen olacağı da bu…. İnsülin direnci. Bana direnç gösterdikleri için ben de daha fazla insülin salgılamak zorunda kalıyorum ve artık yor-gu-num!
Vücut: Şu anda gerçekten tartışacak vaktimiz yok. Sen insülin yolla, belki bir süreliğine ağzını kapar artık.
Bu son derece bilimsel diyaloğun arka yüzünden bahsetmek isterim.
Evet, her yemek yediğimizde, üstelik bizim o gün olarak bile saymadığımız, akşamüstü işten eve dönerken ağzımıza attığımız o gofreti bile yediğimizde, aniden bir kan şekeri yükselmesi yaşıyoruz. Ve bu şekerin acil olarak hücrelere yollanması gerekiyor zira kanda serbest dolaşımları bizi hasta ediyor.
Biz pankreası günde 3-5-8 veya 18 kere dürttüğümüz zaman ise artık gerek pankreas, gerek hücreler yorgun düşüyorlar. Ne insülin yapması gereken görevi yerine getirebiliyor (hücrelerin kapısını açamıyor ve daha çok salgılıyor) ne de hücre içine SEKERİ VE BİZİM İÇİN GEREKLİ DİĞER VİTAMİN, MİNERALLERİ alamıyor.
Sonuç: 2-3 saat yemek yemezse hemen tersleşen, asabileşen, ortalığı yıkan bir insan profili. Klişe laflar: Elim ayağım boşaldı, içim ezildi, gözlerim karardı.
Bir dahaki yazımda: Klasik tıp doktorlarının insülin direnci için önerdikleri “müthiş” çözüm!
Şu İnsülin Direnci Dedikleri